Genel olarak bu başlangıç düşünceleri, birbiriyle bağdaşmaz iki şeyi birleştirmeye çalışıldığı için zarara uğramışlardır: bu bölüm, hem bir program, hem de bir program yorumu haline getirilmek istenmiştir. Kısa ve çarpıcı formüllerin seçilmesi ile yeteri kadar açık olmamaktan korkulmaktadır; bu yüzden de uzun uzadıya yorumlar eklenmiştir. Bence program olabildiği kadar kısa ve, sınırları belli, açık seçik olmalıdır. Programda raslantı olarak bir yabancı sözcüğün ya da ilk bakışta kapsamının kavranması güç olan bir tümcenin bulunup bulunmaması pek önemli değildir. Böyle bir durumda toplantılarda programın okunup anlatılması ve basında yazılı açıklamalar, gerekli olanı sağlar; ve o zaman, o kısa ve çarpıcı tümce bir kez anlaşılınca, kafalarda yerleşir ve bir slogan halini alır, uzun açıklamalar için ise bu böyle değildir. Halk dilinde konuşma eğilimine fazla ödün vermemek gerekir; işçilerimizin entelektüel yeteneklerini ve kültür derecesini küçümsemeyelim. En özet ve en kısa bir programın kendilerine sunabileceği şeylerden çok daha zor şeyleri işçilerimiz anlamışlardır; her ne kadar sosyalistlere-karşı yasa,23 saflarımıza yeni katılan yığınların bilincinin tam olarak gelişmesini zorlaştırdı, hatta yer yer önlediyse de, propaganda yazılarımızın yeniden sağlanıp okunabileceği şu anda, eskilerin de yönetimi altında bu alanda kaybedilenlerin telafisi kolay olacaktır.
Bu pasajın tamamını daha kısa bir tarzda kaleme almaya çalışacağım, ve eğer yapabilirsem, bunu mektubumla birlikte göndereceğim ya da daha ilerde sana ulaştıracağım. Şimdi 1 'den 10'uncuya kadar numaralanmış maddeleri ele alıyorum.
Paragraf 1. "Ayrım" vb., aynı şeyi ifade etmek için, "Bergwerke, Gruben, Minen" gibi üç sözcük kullanılmış, bunlardan ikisini atmak gerek. Bana kalırsa Bergwerke'yi bırakırım, çünkü bu terim bizde en düz ovalarda bile kullanılır, ben hepsini alışılagelen deyimle ifade ederdim. Buna karşılık "demiryolları ve öteki ulaşım araçları" ibaresini eklerdim.
Paragraf 2. Buraya "elkoyucuların elinde (ya da sahiplerinin elinde), toplumun emek araçları ... şeklini aldılar" ibaresini koyardım; daha ötede de aynı şekilde, emek araçlarının "sahiplerine (ya da gasıplarına) ... bağımlılık" vb..
Bu bayların bunları "kendi mülkiyetleri" haline getirdikleri ifadesi zaten birinci maddede var, ve bu, burada bir yinelemeden başka bir şey değil, eğer mutlaka gerekli ise "tekelci" sözcüğü buraya konabilir. Bu iki sözcükten ne biri, ne öteki, anlama en küçük bir katkıda bulunmamaktadır. Oysa bir programda fazla şeylerin bulunması o programı zayıflatır.
"Toplumun varlığını sürdürebilmesi için gerekli emek araçları": bunlar, her dönemde, o belli anda mevcut olan araçlardır. Buhar makinesinin keşfinden önce onsuz yapılabilirdi; şimdi artık yapılamaz. Bugün bütün emek araçları -teknik nitelikleriyle olsun, ya da toplumsal işbölümü sonucu olsun- doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak toplumsal emek araçları olduklarına göre, bu son iki sözcük yeteri kadar ve hiç bir kuşkuya yer bırakmayacak tarzda her anda mevcut olanı ifade etmektedir.
Eğer son kısım, Enternasyonalin tüzüğünün güdülerinin açıklanmasına bağlanacaksa, bunun tam olarak yapılmasını yeğlerim: "toplumsal sefalet" (bu, n°1'dir), "zihinsel çöküş, ve siyasal bağımlılık". Fiziki çürüyüp yok olma toplumsal sefaletin kapsamına girer ve siyasal bağımlılık ise bir olgudur, ama siyasal haklardan yoksunluk, bir programda yer almaması gereken, göreli değeri olan bir söylev ibaresidir.
Paragraf 3. Bence birinci tümce değiştirilmelidir. "Özel mülk sahiplerinin egemenliği altında." İlkönce, bir iktisadi olguyu iktisadi açıdan açıklamak gerekir. Oysa özel mülk sahiplerinin egemenliği deyimi, bunun, bu haydut çetesinin siyasal egemenliğinin bir sonucu olduğu izlenimini, yanlış olarak, uyandırabilir. İkincisi, özel mülk sahipleri, yalnızca, "kapitalistler ile büyük toprak sahipleri" değildir (burada, burjuvaların yeri var mıdır? bunlar da bir üçüncü özel mülk sahipleri kategorisi oluştururlar mı? büyük toprak sahipleri de "burjuva" mıdırlar? onun için büyük toprak sahipleri raslansal olarak sözkonusu olduğu zaman, Almanya'da, o bütün siyasal kargaşalığımıza özel bir gerici nitelik kazandıran feodalitenin o koskoca kalıntılarını susarak mı geçiştireceğiz?). Hiç değilse henüz bugün köylüler ve küçük-burjuvalar da "özel mülk sahipleridirler"; ama bunlardan programda hiç sözedilmemektedir; onun için meram öyle anlatılmalıdır ki, bunlar, sözü edilen özel mülk sahipleri kategorisine sokulmuş olmasınlar.
"Sömürülenlerin ürettikleri emek araçları ve zenginliğin birikimi." "Zenginlik" şunlardan meydana gelir: 1. üretim araçları; 2. tüketim araçları. Onun için ilkönce zenginliğin bir kısmından sözetmek ve sonra da öteki kısmından değil de zenginliğin tümünden sözetmek ve bu ikisini bir "ve" ile birleştirmek gramere ve mantığa aykırıdır.
"Durmadan artan bir hızla kapitalistlerin ellerinde. ... çoğalmaktadır." Ya "büyük toprak sahipleri", ya demin sözünü ettiğimiz "burjuvalar", onlar ne olacak? Eğer kapitalistler terimi burada yeterli ise, yukarda da yeterli sayılmalıydı. Ama eğer meram tam ve ayrıntılı olarak ifade edilmek isteniyorsa, bu terim yeterli değildir.
"Proleterlerin sayısı ve onların yoksulluğu gittikçe artmaktadır". Bunu mutlak olarak ifade etmek gerçeğe aykırı düşer. Emekçilerin örgütlenmesinin, onların gittikçe güçlenen direnişinin yoksulluğun artmasına set çekmesi mümkündür. Ama durmadan arttığında kuşku olmayan şey, yarınından emin olmamadır. İşte ben bunu eklerdim.
Paragraf 4. "Temeli özel kapitalist üretimin niteliğinin kendisinde olan plansızlık" ibaresi mutlaka düzeltilmelidir. Ben toplum biçimi olarak, iktisadi aşama olarak, bir kapitalist üretim tanırım, bir de bu aşama süresinde şu ya da bu biçimde bir görüngü olarak ortaya çıkan bir özel kapitalist üretim bilirim. Burada özel kapitalist üretim hangi anlama gelmektedir? Tecrit edilmiş özel işletmeci tarafından üretim mi? Böyle bir üretim her geçen gün bir istisna haline gelmiyor mu? Anonim şirketlerin kapitalist üretimi, artık özel üretimden çıkan ve çok sayıdaki ortaklar hesabına yapılan bir üretimdir. Ve eğer anonim şirketlerden koca sanayi kollarını boyundurukları altına alan ve tekeller kuran tröstlere geçersek, o zaman bu, yalnızca özel üretimin sonu demek değildir, aynı zamanda plansızlığın da sona ermesi demektir.[59] "Özel" [sözcüğü] silinsin, o zaman tümce iyi kötü işe yarar.
"Nüfusun geniş tabakalarının iflasa sürüklenmesi." Sanki burjuvaların ve küçük-burjuvaların iflasa sürüklenmelerinden ötürü üzülüyormuşuz izlenimini veren bu tumturaklı tümcenin yerine, ben, olayı daha basit tarzda anlatırdım: "kent ve kır orta sınıflarının, küçük-burjuvaların ve küçük köylülerin iflasa sürüklenmeleri, mülk sahipleriyle mülksüzler arasındaki mevcut uçurumu genişletiyor (ya da derinleştiriyor)".
Son iki tümce aynı şeyi iki kez söylemektedir. Ekte bir değişiklik tasarısı veriyorum.
Paragraf 5. "Nedenlerin" yerine "nedenlerinin" demek gerekir, bu belki de dikkatten kaçmıştır.
Paragraf 6. "Bergwerke, Minen, Gruben", yukarıda n°1'e bakınız. - "Özel üretim", yukarda n°4'e bakınız. - Ben şöyle ifade ederdim: "bugünkü özel kişiler hesabına ya da anonim şirketler hesabına kapitalist üretimin, önceden kararlaştırılmış bir plan gereğince, bütün toplum hesabına sosyalist üretime dönüşümü ... ancak üretimin bu dönüşümüyle işçi sınıfının kurtuluşu ve dolayısıyla toplumun istisnasız bütün üyelerinin kurtuluşu gerçekleşecektir.
Paragraf 7. Ek I'deki kısmı buraya koyardım.
Paragraf 8. Bizim çevremizde anlaşılması kolay bir kısaltma olan "sınıf bilinçli" (klassen bewusst) yerine, deyimin herkes tarafından anlaşılabilmesi ve yabancı dillere kolayca çevrilebilmesi için şöyle derdim: "sınıf konumlarının bilincine varmış işçilerle", ya da buna benzer bir şey.
Paragraf 9. Son tümce: "... koyar ... ve böylece iktisadi sömürü ve siyasal baskı gücü aynı ellerde yoğunlaşır."
Paragraf 10. "Sınıf egemenliği" sözünden sonra "ve sınıfların kendileri" eklenmelidir. Sınıfların ortadan kaldırılması bizim temel istemimizdir, bu gerçekleşmeden sınıf egemenliğinin ortadan kaldırılması iktisadi bakımdan anlamsızdır. "Herkesin eşit hakkı için" yerine "herkesin eşit hakları ve eşit görevleri için"i öneriyorum vb.. Bizim için eşit görevler, burjuva demokratik eşit hakların zorunlu bir tamamlayıcısıdır, ve bu, onların özgür olarak burjuvaca anlamlarını ortadan kaldırır.
Sonuncu tümceye gelince: "Savaşlarında ...", ben bu ifadeyi seve seve kaldırırdım. Muğlak içeriğiyle: "genel olarak halkın koşullarını iyileştirmeye yarayan" ibaresi, (kastedilen nedir?), her şeyi kapsayabilir, koruyucu gümrük vergilerini ve serbest değişimi, lonca örgütlenmesini ve meslek özgürlüğünü, tarım kredisini, kambiyo bankalarını, zorunlu aşılanmayı, alkolikliği ve alkolizme karşı savaşımı, vb., vb.. Bu ibarede söylenmek istenen zaten bir önceki tümcede var; hepsini aldığımızı söyledikten sonra, ayrı ayrı parçaları da aldığımızı ifade etmenin gereği var mı; benim anlayışıma göre, bu, etkiyi zayıflatır. Şimdi eğer bu tümce, özel istemlere geçişi sağlıyorsa, aşağı yukarı şu söylenebilir: "Sosyal-demokrasi, onu, bu amaca yaklaştırabilecek olan bütün istemleri savunur" ("Önlemler ve kurumlar" yinelendiği için çıkarılmalıdır.) Ya da daha iyisi, neyin sözkonusu olduğunu açıkça söylemektir, yani burjuvazi tarafından kaybedilmiş olan zamanın kazanılması gerektiği. Ek I'de, bu anlamda bir kesin tümce ekledim, bundan sonraki bölümde anlattığım nedenlerle, bunu çok önemli saymaktayım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.